KOMŞULUK...
- Taner Kargı
- 7 Eki 2024
- 2 dakikada okunur

KOMŞULUK
Komşuluk, kısacası birbirine bitişik veya yakın yerlerde yaşayan kişilerin arasındaki sosyal ilişkilerdir. Gerçek komşuluklar ise insanların birbirine güvendikleri, aynı binayı, aynı köyü-mahalleyi paylaşmaktan çok birbirinin derdi ile dertlenmek, sevinci ile mutlu olduğu sosyal toplumsal yapıdır.
Günümüzde şehirleşme, modern hayat, bireyselleşme gibi durumlar bu güzelim sosyal düzeni maalesef yok etti. Kapı komşu olanlar bile birbirini tanımaz, bir metre karelik bir asansörde dahi birbirine selam vermez, biri yere bakarken diğeri tavana bakıp bu kısacık süreci gergin havada geçirirler.
Oysa çocukluğumuzu yaşadığımız yıllardaki komşuluk ilişkileri çok farklıydı. Birbirine yakın evlerin komşuluk ilişkileri olduğu gibi yakın köy, mahalle hatta şehirler arasında bile komşuluklar çok önemliydi.
Hele köy ve mahallelerde komşu kardeşten öteydi. Zor zamanlarda imdadımıza koşan ilk kişiler komşulardı. Evini, çocuğunu, malını çekinmeden güvenle emanet edebileceğin dostlardı. Aniden biten çay, şeker, ekmek, peynir veya başka bir eksiklik için komşunun kapısının her zaman açık, ihtiyacın karşılandığı yerdi. Özenle yapılan bir yemeğin komşulara da bir kap dağıtıldığı zamanlardı.
Zahmetli ve zor zamanlarda yardımlaşarak iş görürlerdi. Erkekler, ekip-biçmede, harmanda, değirmende, keçe dövmede ve daha bir çok konuda birbirine yardım ederken, kadınlar da doğum gibi hayati olaylar baştan olmak üzere, bulgur kaynatma, halı dokuma, çamaşır yıkama, ev temizliği gibi konularda birbirlerine destek olurdu. Çoğunda da karşılık veya imece usulü beklemeden yapılırdı.
Düğünlerde, matemlerde ise tüm köy-mahallenin ortak olduğu bir durumdu. Beraber sevinir, beraber üzülürlerdi. Köyde bir matem varsa paylaşmak adına diğer evlerde de radyo, televizyon gibi eğlence araçları açılmazdı. Ulaşım kısıtlığından dolayı bu tür durumlarda yatıya kalan çok sayıdaki misafirleri de komşular paylaşılır ev sahibinin yükü büyük oranda azaltılırdı.
Bir diğer güzel tarafı ise komşular arasında, sohbet etme, dertleşme, eğlenmek için sık sık bir araya gelmeleriydi. En çok da kışın uzun gecelerinde bir araya gelinir sohbet, muhabbet edilirdi. Büyükler, üst üste konulmuş yumuşak yün yastık ve kalın minderlerin olduğu odanın üst kısmında otururdu. Sonradan gelen kişilerin yaş ve konumuna göre yer verilirdi. Bazen yerler dar gelse de gönüller her zaman genişti.
Gençler biraz daha alt köşelerde kendine yer bulup selam verip dizüstü otururlardı. Büyüklerden biri cemaat iznini vermiştir rahat oturabilirsin der, kişinin cemaate kabul edildiğini belirtirdi. Koyulaşan büyüklerin sohbetine ara sıra gençler de katkı sağlardı. Hele hikaye (çirok, stran) bilen birileri olursa tadından geçilmezdi. Belli bir süre sonra büyük demliklerle çay getirilir, bardak tepsisi odanın ortasına konur, çay dağıtımı evin gençleri tarafında büyük bir itina ile yapılırdı. Birkaç bardak içildikten sonra içmeyeceğini belirtmek adına bazıları bardakları yan çevirirdi, son zor çayın geleceğini bilerek.
Bazen büyüklerden azade gençler de bir evde toplanıp muhabbet eder, geleneksel ev içi oyunlar oynardı. Geç vakitlere kadar devam eden bu etkinlikler ile birbirine tahammül etmeyi, birbirini sevmeyi, saymayı öğrenirlerdi.
Bu sohbet, muhabbetler sonucu oluşan hoşgörü havasına dayanarak yıl içinde yaptıkları yaramazlık, küçük bostan hırsızlıklarını veya kötü şakalarını itiraf ederlerdi gençler. Böylece kendilerini affettirme, helallik alma şansları olurdu. Hatta halk arasında “Dizê bostan zivistanê kifşe dibe“ (Bostan hırsızları kışın ortaya çıkar) tabiri atasözü olmuştu .
Sonuç olarak bu komşuluklar sayesinde aileler arası sosyal etkileşim, kültür aktarımı, saygıyı, sevgiyi, paylaşmayı, yardımlaşmayı, toplumun örf adetleri nesilden nesille aktarılmasından milli kimliklerin korunmasında büyük katkı sağlanırdı.

Yorumlar