PATNOSLU ARİF
- Taner Kargı
- 5 Ağu 2024
- 3 dakikada okunur
Yıl 1914.Her şeyden habersiz, atalarının topraklarında hayatlarını idame etmeye çalışırlarken; Rusların her tarafı yerle bir ederek Patnos’a yaklaştıkları haberi geldi. Başkalarının kirli emelleri yüzünden büyük bir saldırıyla karşı karşıya kalmışlardı..! Savunmasızdılar; can derdine düşüp, kışın zemherisinde kar üstünde bir çoğu yalın ayak, Malazgirt’e doğru kaçtılar..?

Arif 12 yaşında olup,dört kardeşin en küçüğüydü. Kur'anı hatmetmiş, arapça ders alıyordu. Hocası hayrandı zekasına. Bir aydı hasta yatıyordu. Mecali yoktu kaçmaya. Arkadaşlarıyla köyü geç terk ettiler. Hava soğuk, insanı adeta kesiyordu. Gerçi Arif bugün gerçekten kesilecekti. Çocukların başında ecel kuşu dolaşıyordu ve tüm çocukları hem korkudan, hem soğuktan titriyordu bugün Patnos'un.
Süvarinin geldiğini görünce, Budo tepesine doğru kaçtılar. Süvariler düştü peşlerine.Çocuklar bir yandan ağlıyor, bir yandan "Ya Boğ" (Rusçada Ver Allah Hatırına) deyip yalvarıyor; bir yandan da düşe kalka ölüm korkusuyla kaçıyorlardı atlıların önünde.
Arif hastaydı,o soğukta bile ateşler içinde yanıyordu, kaçamıyordu. Ablası ondan bir yaş büyüktü. Elinden tutup zirveye doğru kaçtı. Arif, ‘’Abla sen kaç, kurtul, takatım yok artık." dedi. Kafir Rus Kazağı yetişip, bir kılıç darbesiyle küçük Arif’in kafasını gövdesinden ayırdı. Nerdesin Halid bin Velid? Nerdesin ey Selahaddin-i Eyyübi? Kalk da torunlarına yapılan zülmü gör..!
Ablası, Arif'in kesilmiş kafasının üzerinde saatlerce dövündü durdu. Nidaları arşı alayı titretiyordu adeta. Sanki yer gök durup pür dikkat kesilmiş, Zerif'i dinliyordu.
Mazlumu nedir ezmede,ezdirmede mana?Zalimleri adlin hani, öldürmedi hala?Cani geziyor dipdiri, can vermede masum.Suç başkasınındır niçin başkası mahkum?
Zerif'in nidalarını Mehmet Akif'te duymuş olacak ki bu dörtlüğü kaleme almış sanki.
Bu kalleşlik, sadece Patnos’lu küçük Arif’e yapılmamıştı. Kaçmaya çalışırken, yıllarca evinde beslediği Ermeni hizmetkarı "Gitme, senin iyi biri olduğunu onlara söylerim" dediği için gitmeyen İbo begı parsinıye de yapılmıştı. Ruslar geldiğinde hizmetkar, Rus komutana "İbo bey'in güzel bir karısı var. O senin olsun, kızını da bana ver" demiş ve İbo bey, fırsatını bulup komutan ve ermeni hizmetkarı öldürdükten sonra düşmanın eline geçmesin diye kendi rızalarıyla eşinin ve biricik kızının canına kıymıştı..!!
Benzer olay, Ağrı'da yıllarca Ağır Ceza Reisliği yapan Kafkas göçmeni Mahir beyin de başına gelmişti. Annesiyle beraber kaçarlarken yakalanacaklarını anladığından kirlenmesin diye annesini öldürmüştü.
Hamur rampasına 1 km kala çeşmenin karşısında, muradın öbür tarafında hala kalıntıları var. Orası 50 haneli bir köydü. Kaçamadıkları için hepsi katledilmişti. Sadece orası mı? Aladağ’da kırk köy yerle bir edilmişti ve başka yerlerde yüzlerce köy.
Süvari Malazgirt’e vardığında Arif’in amcası Ali ve akrabası Yusuf, kafileye ‘’Biz onları oyalarız, piyadeleri gelmeden kaçın kurtulun’’ dediler. Halk Bulanık’a doğru kaçtı. Malazgirt önceden kaçmıştı.
Felemez rampasında mevzilenip süvariyle çatışmaya girdiler. Çatışma uzun sürdü. İkisi de yaralıydı. Yusuf’un oğlu küçük Bahri, bir yere gizlenmiş seyrediyordu. Babasıyla göz göze geldi; can çekişiyordu artık. Ona el işaretiyle kaç kurtar kendini" dedi..!!
Bahri Bulanık’ın Piyong köyünde kafileye yetişti. Yolda korkunç manzaralarla karşılaşmıştı. Kimi ölmüş, kimi ölmek üzereydi. Hepsi yaşlıydı. Kar üstünde terkedilmiş bebeklerin hesabı yoktu. Olanları kafileye anlattı. Arif’in babası Sultan yaşlıydı. Kalbi dayanamadı. Hem Ruslardan yediği ilk darbe değildi. 1877-78 Rus harbinde gönüllü halk ordusuna katılan dedesini de Doğubeyazıt’ta kaybetmişti...
Ölümsüz geçen bir lahza bile yoktu.Oğlu Lezgin ve kardeşi Süleyman'ı da sonraki gün kaybedecek olan kafile büyüğü Muhammed, Malazgirt’teki iki yaralı Yusuf ve Ali'yi bırakıp gitmeyi kabullenemedi ve onları getirmek için bir öküzü soğuğa karşı keçeyle sarıp dokuz genç tayin ettiler.Bir daha ne o iki yaralıdan ve ne de gönderilen o dokuz gençten haber aldılar?
Onlar gibi binlerce Patnos’lunun, sahipsiz birer mezarı oldu ve hatta Arif'e bir mezar bile reva görülmedi. Gerçi mezara ne hacet; onların mezarı, peygamberin ağuşuydu zaten. Dönemin kalemşörleri, zahmet edip yazmadı Arif’leri ve eğer torunu burada bu yazıyı kaleme almasaydı; isminden bile kimse haberdar olmayacaktı.
Patnos halkı nice Arif’ler kaybetti ve nice acı hadiseler yaşadı. Adıyaman’a, Diyarbakır’a, Adana’ya, Konya’ya, Mut’a, Silifke’ye hatta Muğla’ya kadar gittiler.Saldırıdan sağ kurtulanların kimisi açlıktan, kimisi hastalıktan öldü. Kimi de birbirini kaybetti. Yıllarca dağlarda, bayırlarda yaşadılar. Bitkilerle, yabani hayvanlarla beslenerek hayatta kalmaya çalıştılar.
Ruslar çekilince geri döndüklerinde, Arif’in köyünden dokuz ailenin soyu kurutulmuştu. Sağ kalanlar da gördükleri facia ve travmaları hayatları boyunca unutmayıp, ölmekten beter bir halde yaşadılar..!Çocuklarına soykırımlarını anlatanlar, bunları da anlattılar mı onlara acaba?
Ermeniler, yaptıklarının bedeli olarak bölgeyi terk etmek zorunda kaldılar. Oysa ki idamla yargılanan Seyit Ali’yi evinde saklayıp, tüm dişleri ve tırnakları çekildiği halde ele vermeyen İrşat’lı Qazo dedeleri ya da Van Valisinin, nişanlısını elinden almaya çalışırken Akdamar adasına sığınan Ali’yi canı pahasına koruyup Valiyle çatışan papaz Metran İsa gibi de olabilirlerdi.
Unutmayalım bu zatlar ve onlar gibi Hrant Dink, Van Belediye Başkanı Kapamacıyan, Erciş Akçıralı Tarxan ve Ermeni Dernekleri 2.Başkanı dostum Minas Kortun ve daha niceleri de o toplumun insanlarıdırlar.
Onun için bir kesim tarafından yapılan yanlışlar, zinhar toplumlara mal edilemez.Şunu da belirtmem gerekir ki o kalleşlik, Patnos’lu ermenilerin de hoşuna gitmemişti. Çünkü Patnos’lu, kalleşliği bilmez ve belki de o yüzdendir; onları Ermenistan’ın en gelişmemiş bölgesi olan Ani Harabelerinin karşısındaki Aragadstn bölgesinin Ağts köyüne yerleştirdiler.
Netice itibariyle fetbazlar yine fitneleriyle insanları birbirine kırdırmıştı. Fitne uykudadır. Uyandıranlara lanet olsun. Ermenilere zülmedilmişse ve her kim zülmetmişse; onlarla ruslara yardım etmiş ermenileri aynı kategoride değerlendiriyor ve dünyanın neresinde olursa olsun tüm zalim, katil ve ırkçıları nefretle kınıyorum...
Arif'in şahsında mezarı olan ve olmayan tüm ölmüşlerimize saygıyla ithaf olunur.

Yorumlar